İLÇELER
Diyarbakır ilinin ilçeleri; Bismil, Çermik,
Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan'dır.
Bismil:
İlçe Basmil Kabilesi adı altında, Urfa ve şimdiki Arak Mezopotamya yöresinden
gelenler tarafındankurulmuştur. Bismil’de çıkan eski mezar taşları 250-400 yıllıktır.
Halkının önemli bir kısmı da Türmendir. Bunların bir kısmının Konya ve bir kısmınında
Musul tarafından geldikleri söylenir. Önceleri köy durumunda olan bismil, bir ara nahiye olmuş, mermer ve akpınar
da buraya bağlanmıştı. Sonra bu teşkilat dağıtılarak adı Şark olarak belirlenen
bu nahiye merkezden idare olunmuştu. 1926 yılında yapılan idari bölünmede Şark Nahiyesi’nin
merkezi bu kez Seyithasan köyü olmuş, Bismil buraya bağlanmıştır. Daha sonra tekrar Bismil Nahiyesi
oluşturulmuş ve Seyithasan Köyü buraya bağlanmış, 1936 yılında da Bismil Diyarbakır
altıncı ilçesi olmuştur.
Ergani:
Ergani çok eski bir şehir olup kuruluş tarihi belli değildir. Yunus Peygamberin
kurduğu rivayet edilirse de bu söz esaslı bir kaynağa dayanmamaktadır. İlçeye 6 km uzaklıkta
bulunan Hilar şehri harabelerinde yapılan bir kazıda (1964-Bajargeran tepesi) M.Ö.7000 yılına varan
kalıntılar çıkmıştır. Buna dayanarak Ergani’nin 9000 yıllık bir tarihinin olduğunu
söyleyebiliriz. Tarihte bölgenin ilk yerleşim bölgesi olan Ergani ilk zamanlardan bu yana Akranya, Erkenin, Ekanina,
Yanan, Zülkarneyn, Arsanla, Urhana, Aşat isimleri ile anılmıştır. Yukara Mezopotamya’nın
sayılı yerleşim burumlerinden biride Ergani’dir. M.Ö.1220 tarihinde Büyük Eti İmparatorluğu
dağılınca büyüklü küçüklü beyliklere ayrıldı. Ergani bu beyliklerden biridir. Ergani’de oturan
halk Etilerin soyundandır. Asur Krallığı devrinde Ergani Asur devletine bağlı kendi başına
egemen bir şehir olarak kalmıştır.
Çınar:
Diyarbakır ili tarihçesine paralel bir durum arz eder. İlçe bir çok uygarlığa
yerleşim merkezi olmuştur. Çaldıran Seferinden sonra 1515’te Osmanlı İmparatorluğuna bağlanan
bölgede 1.Dünya Savaşından sonra düşman işgali olmamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında
Diyarbakır merkeze bağlı şirin bir köy olan Çınar 23 Haziran 1937 yılında bağımsız
ilçe haline gelmiştir. Önceleri adı Melkis olup, merkezi daha sonra Hanakpınar köyü yakınlarına taşınan
ilçenin 1937’den önce adı Akpınar ve Hanakpınar olarak bilinmekteydi. İlçe 1939-1950 yılları
arasında Bulgaristan ve Kudüs’ten gelen göçmenlerin bölgeye yerleşmeleri ile büyümüş ve gelişmeye
başlamıştır.
Çüngüş:
Çüngüş ilçesi yörenin dağlık olması, verimli topraklarının
bulunamaması ve ulaşım zorunluğu gibi nedenlerle yerleşim tarihi çok eskilere uzanmaktadır.Yörede
ilk belirli hareket 1040 yılındaTürkmen boyları tarafından akınlarda görülmeye başlamıştır.
Çüngüş 1883 tarihinde Artukluların eline geçmiş ve Hindistana giden İpek yolunu güvence altına almıştır.1475
yılında ilçede Tekkale, Kömeağaç, Pegler adında üç mahalle kurulduğu ve manastır yapıldığı
kayıtlardan anlaşılmaktadır. Çüngüş’te Devlet otoritesini sağlayan Kapıkıran
Mehmet Ali paşa yöreyi Çün Guş tutarsız olarak nitelemiş ve yöreye bu adın verilmesine sebeb olmuştur.Yörede
daha çok Ermenilerin yaşadığı bilinmektedir.Ancak Ermeni isyanlarından sonra Ermeniler bu bölgeden
ayrılarak Lübnan tarafına göç etmişlerdir. İlçemiz 1880 tarihinde Elazığ ili siverek sancağına
bağlı bir bucak yapılmıştır. 1883 tarihli Diyarbakır salnamesindeki kayıtlardan Çüngüş’
ün Ergani Maden sancağına bağlı Çermik ilçesinin bir bucağı olduğu anlaşılmaktadır.Daha
sonraları Balkan ve Birinci Dünya savaşları nedeniyle nüfus azalmasından dolayı köy durumuna düşen
Çüngüş çevre şartları ve günün getirdiği ihtiyaçlar üzerine 1953 yılında ilçe haline getirilmiştir.
Hazro:
Kuruluş tarihi çok eski olan Hazro’nun Asur tarihindeki adı “Hataro” idi.
Daha sonra “Hacra” denilmeye başlanılmıştır. Bugün “Hazro” şeklini almıştır.
Hazro Bucağı 195yılında ilçe olmuştur. Hazro ilçesinin bağlı bulunduğu Diyarbakır
merkez ilçeye olan uzaklığı 52 km’dir.
Lice: İlk tarihi bilgilere göre ilçenin bundan önce dört kez deprem felaketine uğradığı
anlaşılmaktadır. Şehrin bilinen ilk egemenleri Asurlular'dır. Daha sonra Urartular, İskitler,
Medler, Persler, Mekedonyalı Büyük İskender, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Akkoyunlular, Bizanslılar,
Müslüman Araplar (Emeviler, Abbasiler) sırasıyla bu şehire egemen olmuşlardır.İlçe 1042 yılında
Antak (Kabakkaya) merkezine bağlı bir köydü. 1071 yılında Türklerin eline geçti. 1515 yılında
da Osmanlı Egemenliğine girdi. Antak merkezine bağlı bir köy iken daha sonra İlçe Merkezi oldu. Diyarbakır
sancağına bağlandı. Bucak olarak da Hani, Lice'ye bağlandı. 1900'de yayınlanan bir salname
ile Keraz (Kocaköy) de bucak olarak buğlandı. Bu durum 1924'e dek sürdü.Diyarbakır'ın kuzeydoğusunda olan Lice, önceleri
yoldan yoksun ve kenarda kalmış bir ilçeyken şimdi D.Bakır-Bingöl Karayoluyla günden güne hızla gelişmektedir.
Çok eski bir yerleşim yeri olan Lice'de Belediye 1867 yılında kurulmuştur. Yenişehir yönünde güzel
yapılaşma gelişmektedir. Lice, görkemli Birkleyn Mağaraları, Çepe, Mele ve Atak kaleleri, Fis
Ovası'ndaki Dakyanus Harabeleri, Eshab-ı Kehf Mağarası, Artuklu Valisi Melik Adil'e ait Minare, Çeper
Köyü'ndeki 4. Murat Kervansarayı, efsanevi Geyik Çobanı Şeyh Bilal Türbesi, Sıtmalılara iyi gelen
(Kani Atan)Çeşmesi ve diğer pek çok yeriyle ölmez bir turistik değere sahiptir. Halkı tarım ve
hayvancılıkla geçinir. En çok tereyağı ve badem ihraç ederler.
Silvan: Diyarbakır'ın doğusunda 82 kiltre uzaklıktadır.
Ortaçağın önemli merkezlerinden biri olan Silvan'ın ne zaman kurulduğu ve kalesinin ne zaman yapıldığı
kesin olarak bilinmemekle birlikte, Diyarbakır kadar eski ve Diyarbakır tarihiyle yaşıt olduğu söylenebilir.
Lehmann-Haupt, Silvan'ın eski bir Asur kenti olduğunu belirtir. Yine buranın M.Ö. 77 yılında Büyük
Tigran tarafından kurdurulan Tigranokerta kenti olduğu ileri sürülür. Silvan'ın bilinen ilk adı Mortyropolis'tir.
Silvanlı tarihçi İbn-ül Ezrak'a göre, çağının tanınan bilgin ve devlet adamı olan Silvanlı
Piskopos Mar Marutha (Marusa) IV. yy sonu V. yy başlarında Bizans İmparatoru ile İran Hükümdarı Yezdigint'ten
aldığı izin ile Hristiyan din şehitlerinin kemiklerini toplayarak buraya gelmiş ve bir şehir
kurarak buraya "Şehitler Şehri" anlamına gelen Mortyropolis adını vermiştir. Silvan Kalesi yapılış
tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, 532 yılında Bizanslılar tarafından onarılmıştır.
Kale iki surla çevrili dörtgene yakın bir görünüm taşır.
|
|
0
|
|
|
|
Eğil:
Eğil ilçemiz M.Ö.2000 yıllarından beri önce Asurlulara ve daha sonra pek çok kavimlere
yurtluk etmiştir. Yanları ve etekleri yontulup aşılmaz bir kayalık olan Eğil kalesine çivi yazılı
Asur yazıtları ile kabartmalardan anlaşıldığına göre burası M.Ö. 715-606 yılları
arasında küçük Arsaklı Oğuzları ülkesinden sayılan Eğil Bölgesini III. Yüzyıl sonlarında
Romalılar tarafından “İngiline” diye anıyor. Bu bölgedeki ilbeyleri Hanedanı Ermenice
kayıtlarda Herkül ile Zaloğlu Rüstem’den ve Tevrat’ın Samson’undan daha güçlü olup elinin
tırnaklarıyla kayaları çizen ve eliyle sıkıp kül eden “Tork” adlı bir atadan gelen
“Angel” adıyla; Dede Korkut Oğuznamelerinde de “Yağanak” hanedanı olarak anılıyor.
305 yılında Küçük Arsaklılar Hristiyanlığı resmen kabul ederken bu yeni dini benimseyen bölge,
gene Angel olarak anılıyordu. Eğil 1515 yılında I.Selim’in bu bölgeyi ele geçirmesiyle Osmanlıların
toprağı olmuştur.
Çermik: Diyarbakır'ın kuzeybatısında olan Çermik, kaplıcalarıyla
tanınmış ünü tüm yurda yayılmış güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her yanından
insanlar şifa bulmak amacıyla bu kaplıcalara gelirler. İlçenin eski kalesi, Alaaddin Camii, Abdullah Paşa
Medresesi efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede Çeşmesi ilk anda görülmesi gereken ünlü
yerlerindendir.Haburman Köprü : Sinek çayı üzerinde kurulmuş olan köprü Çermik ilçesi ve Haburman
köyü civarında 1179 yılında
kurulduğu üzerinde yazılan kitabede anlaşılmaktadır. Ortada büyük ve sivri, yandakiler daha küçük
ve yuvarlak olmak üzere 3 göz bulunmaktadır..
Hani:
Kuruluş tarihi çok eski olan Hani ilçesinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hani
ile ilgili bilgiler M.Ö. 8.yy. başlar. Urartı Devleti ve Asurlular arasında önemli çatışmalara sahne
olduğu bilinmektedir. Daha sonra Nirbi’lerin yerleşme merkezi olan Hani’nin tarihçesi Diyarbakır
merkezinin tarihçesiyle koşut gitmiştir. 1875 yılında Palo’ya bağlı bir bucak olan Hani,
daha sonra Lice’ye bağlanmıştır. Hani’de Belediye 1878 yılında kurulmuştur.
Dicle:
Dicle ilçesinin tarihi üzerinde henüz bir araştırma yapılmamış olmakla birlikte
buranın asırlardan bu yana meskun olduğuna işaret eden tarihi eserlere gerek merkezde ve gerekse köylerde
sık sık rastlanmaktadır. İlçe merkezinde 1960 yılında yapılan bir kazıda üzerinde
üzüm motifleri işlenmiş büyük taşlardan yapılmış sütun başlıkları, diğer
bazı kazılarda da çok eski mezar taşları bulunmuştur. Bunlardan başka ilçe merkezinin dayandığı
tepelerin gerek üzerinde gerekse yamaçlarında ve bu arada Döğer köyü civarında halen muntazam oda şeklini
koruyan mağraların bulunması tarihi yerleşimi isbatlayıcı örneklerdir. Yakın zamana kadar
varlığını sürdüren kale kalıntıları da bütün bunları tamamlamakta ve çevrenin yüzyıllardan
bu yana insanlar tarafından kullanıldığını gözler önüne sermektedir.
Kulp:
Çok eski bir ilçe merkezidir. 1540 tarihli tahrir defterinde Kulp’u Diyarbekir Eyaletine bağlı
11 ocaktan biri olarak görmekteyiz. Daha eskilerde Muş Vilayetine bağlı kalmış, 1297 yılına
dek Lice Sancağına bağlı bir bucak iken, aynı yıl ilçe haline gelmiştir. Eski adı
Pasur idi. “Pa” Baş anlamındaydı. Pasur’un anlamı da Başkale olarak anlaşılıyor.
Kulp adı ise mahalli söylentilere göre vaktiyle Kafrom Kalesinde oturup, bölgeye egemen olup “KULPO” isimli
bir derebeyinden kalmadır. Tarihin ilk çağlarında bu bölgeye Sümerler yerleşmiş, daha sonra da bir
süre Etiler egemen olmuşlardır.
Kocaköy:
Kocaköy’ün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Bunu doğrudan yada dolaylı olarak
anlayabileceğimiz bir araştırmadan da haberdar değiliz. Esasen civardaki bazı buluntulardan, yörede
Kolkolitik Çağdan beri meskun yerlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Pamukçayın seri Kaniyan/Pınarlarbaşı
“Karaz Mağaraları” mevkiinde 60-70 hanelik bir mağara-köy kalıntısı, Kafiran ve
Arduç kale/koruganları, şaklat köyündeki kaya mezarları Anbar Vadisindeki Haçar Köşkü, Kartalkaya ve Pencere
Kralı mezarları, yine anbar vadisindeki oyma ahır, Karma Höyüğü, Aşağı Höyük, Anbar köyündeki
müslüman ve kafir höyükleri, Til Tapan ve Çatepe Höyükleri, Anbardaki kabartma ve oyma şekiller, Kortık ören yerleri,
Selam mağarası ve civarı, Kortık’daki bir Karain, bir beldibi olabilecek Uyuz Mağara, bu görüşümüzü
destekleyen tarihi ören yerleri arasında sayılabilir. Ancak ne yazıkki: sayılan bu yerlerin hiçbirinde
en ufak bir resmi araştırma yapılmamıştır. Dolayısıyla buralar çok hızlı
tabiat ve insan tahribatına açıktır.
|
|
|
|
|
|
|